ENDONEZYA
Başlamak İstediğim Yer Burası!
Avustralya bürosunun gözetmeni Alexander MacGillivray odasında düşünceli şekilde gidip geliyordu. Birkaç gündür zihnini meşgul eden bir sorun vardı ve sonunda bir çözüm bulmuştu. Şimdi Frank Rice’la konuşması gerekiyordu.
Frank 28 yaşında çalışkan bir kolportördü (öncü) ve Büroya birkaç hafta önce gelmişti. Hakikati çok genç yaşta duymuş ve kısa süre sonra öncülüğe başlamıştı. At sırtında, bisikletle, motosikletle ve karavanla seyahat ederek 10 yıldan uzun bir süre Avustralya’nın birçok yerinde iyi haberi duyurmuştu. Frank, Beytel’de kısa bir süre kaldıktan sonra artık yeni görevine hazırdı.
Alexander birader, Frank’i ofisine çağırdı, ona Avustralya’nın kuzeyindeki adaların bulunduğu bir harita gösterdi ve şöyle söyledi: “Frank, burada duyuru işini başlatmak ister misin? Tüm bu adalarda hiç kardeş yok!”
Frank, Hint Okyanusu’nda inci gibi parlayan Hollanda Doğu Hint Adaları’na (şimdi Endonezya) * dikkatle baktı. Bu adalarda Tanrı’nın Krallığının iyi haberini henüz duymamış milyonlarca insan yaşıyordu. Frank, başkent Batavia’yı (şimdi Cakarta) * işaret ederek “Başlamak istediğim yer burası!” dedi.
Cava’da İyi Haber Duyuruluyor
1931 yılında Frank Rice, Cava Adası’ndaki büyük ve hareketli bir şehir olan Cakarta’ya vardı. Şehir merkezine yakın bir oda kiraladı. Yanında kolilerce yayın getirmişti, bu nedenle odayı kiraya veren kadın çok şaşırdı.
Frank şunları anlattı: “Başlarda ne yapacağımı bilmiyordum ve evimi özlüyordum. İnsanlar ince, pamuklu kıyafetlerle ve şapkayla dolaşırken benim üzerimde Avustralya’dan getirdiğim kalın kıyafetler vardı. Hollandaca ya da Endonezya dilinde tek kelime bilmiyordum.
Yehova’ya bana yol göstermesi için dua ettikten sonra, işyerlerinin bulunduğu bölgede İngilizce konuşan insanlar olabileceğini düşündüm. Burada iyi haberi duyurmaya başladım ve bu sahanın gerçekten çok verimli olduğunu gördüm.”Cakarta’da yaşayan insanların çoğu Hollandaca konuştuğundan, Frank bu dili az çok öğrenmeye gayret etti ve çok geçmeden iyi haberi evden eve duyurmaya başladı. Zamanla Endonezya dilini de öğrendi. Frank şunları söyledi: “En büyük sorun Endonezya dilinde hiç yayın olmamasıydı. Yehova’nın yardımıyla, hakikate ilgi gösteren Endonezyalı bir öğretmenle tanıştım ve o Ölüler Nerede Bulunuyor? kitapçığını tercüme etmeyi kabul etti. Ardından başka kitapçıklar da tercüme edildi ve kısa süre sonra Endonezya dili konuşan birçok kişi hakikate ilgi göstermeye başladı.”
Kasım 1931’de iki öncü daha Avustralya’dan Cakarta’ya geldi. Bunlar 25 yaşındaki Clem Deschamp ve 19 yaşındaki Bill Hunter’dı. Clem ve Bill öncü evlerini de yanlarında getirmişlerdi, bu Endonezya’daki ilk karavanlardan biriydi. Hollandaca birkaç kelime öğrendikten sonra Cava Adası’ndaki büyük şehirlerde iyi haberi duyurmaya başladılar.
Clem ve Bill’in ardından Avustralyalı gayretli bir öncü olan Charles Harris de adaya geldi. Charles, 1935’ten başlayarak karavanla ve bisikletle Cava’nın neredeyse tamamını dolaşarak Arapça, Çince, Endonezya dili, Hollandaca ve İngilizce olmak üzere beş dilde pek çok yayın dağıttı. Bazı yıllar yaklaşık 17.000 yayın dağıtıyordu.
Charles’ın dağıttığı yayınların miktarı birçok insanın dikkatini çekti. Cakarta’daki bir görevli Clem
Deschamp’a şöyle sordu: “Doğu Cava’da sizden kaç kişi çalışıyor?”Clem “Sadece bir kişi” diye yanıt verdi.
Görevli şöyle bağırdı: “Buna inanmamı mı bekliyorsun? Her yerde dağıttığınız yayınların sayısına bakılırsa, bir ordu kadar kalabalık olmalısınız!”
Adaya gelen ilk öncüler olabildiğince çok kişiye ulaşmak için sürekli seyahat ettiler. Bill Hunter şunu söyledi: “Adayı baştan sona dolaştık ve neredeyse hiç kimseyle ikinci kez konuşmadık.” Onların yol boyunca ektiği çok miktardaki hakikat tohumu bereketli bir hasatla sonuçlandı (Vaiz 11:6; 1. Kor. 3:6).
İyi Haber Sumatra’da Duyuruluyor
1936’da Cava’daki öncüler dünyanın altıncı büyük adası olan Sumatra’ya iyi haberi nasıl götürebileceklerini konuştular. Ekvator hizasında olan bu engebeli adada geniş bataklıklar ve yağmur ormanlarının yanı sıra büyük şehirler ve ekili araziler yer alır.
Öncüler Frank Rice’ın oraya gitmesine karar verdiler ve yol parasını karşılamak için ellerinde bulunan az miktardaki parayı birleştirdiler. Kısa süre sonra Frank 2 hizmet çantası, 40 koli yayın ve cebinde az bir parayla Kuzey Sumatra’nın Medan kentine vardı. Güçlü bir imanı olan Frank, bu görevi yerine getirirken Yehova’nın ihtiyaçlarını karşılayacağına güvenerek hemen işe koyuldu (Mat. 6:33).
Frank, Medan’daki son haftasında kendisini kahve içmeye davet eden sıcakkanlı Hollandalı bir adamla tanıştı. Frank adama tüm adada iyi haberi duyurabilmesi için bir arabaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Adam bahçesindeki bozuk arabayı göstererek “Eğer tamir edebilirsen, bu arabayı sana 100 guldene * satarım” dedi.
Frank “Benim 100 guldenim yok” diye yanıt verdi.
Adam Frank’e dikkatle baktı ve sonra, “Gerçekten iyi haberi tüm Sumatra’da duyurmak istiyor musun?” diye sordu.
Frank “Evet” dedi.
Adam şöyle söyledi: “Tamam o zaman, tamir edebilirsen arabayı alabilirsin. İleride paran olduğunda ödersin.”
Frank arabayı tamir etmeye başladı ve kısa süre sonra arabayı sorunsuz şekilde çalıştırabildi. Frank şunları
yazdı: “Yayınla dolu bir araba, benzinle dolu bir depo ve imanla dolu bir yürekle Sumatra’da iyi haberi duyurmak üzere yola çıktım.”Bir yılın sonunda tüm adayı dolaşan Frank, Cakarta’ya geri döndü. Orada arabayı 100 guldene sattı ve parayı Medan’daki Hollandalı adama gönderdi.
Birkaç hafta sonra Avustralya bürosu Frank’e yeni bir görev verdi. Frank hemen eşyalarını topladı ve Çinhindi’nde (şimdi Kamboçya, Laos ve Vietnam) duyuru işini başlatmak üzere yola çıktı.